:::Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi:::


Join the forum, it's quick and easy

:::Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi:::
:::Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi:::
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bayram günleri

Aşağa gitmek

Bayram günleri Empty Bayram günleri

Mesaj tarafından dindersi Perş. Eyl. 20, 2007 7:34 am

Bayram günleri, günâhların affedildiği, birlik ve berâberlik duygularının pekiştirildiği, yoksulların sevindirildiği günlerdir.

Bayram günlerinde niçin sevinilir?

Şüphesiz ki bayram günleri, dînî ve millî bakımdan çok önemli olan, milletçe hep birlikte huzûr ve sevinç içerisinde kutladığımız günlerdir. Bayramların öncesindeki mübârek gün ve gecelerde günâhlar affedildiği için, müslümanlar bu zamanlarda sevinçli ve neş’eli olurlar.

Peygamber Efendimiz; “Ramazanın son günü Allahü teâlâ, oruç tutanları affeder” buyurunca, Eshâb-ı kirâm, “Yâ Resûlallah, o gün Kadir Gecesi mi?” diye suâl ettiler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz buyurdu ki:

“Bilmez misiniz ki, iş yapana, işi bitirince ücreti verilir.”

Bir hadîs-i şerîfte de buyuruldu ki:

(Bayram sabâhı müslümanlar, namaz için câmilerde toplanınca, Allahü teâlâ, meleklere; “İşini yapıp ikmâl edenin karşılığı nedir?” diye sorar.
Melekler de; “Ücretini vermektir” derler.

Allahü teâlâ da; “Siz şâhit olun ki, Ramazân’daki oruçların ve namazların karşılığı olarak kullarıma kendi rızâmı ve mağfiretimi verdim. Ey kullarım, bugün benden isteyin, izzet ve celâlim hakkı için istediklerinizi veririm” buyurur.)

Bu mükâfatları bilen bir müslüman nasıl sevinmez ve bayram etmez ki? Bayram günleri neş’elenmek, sevinmek gerekir. Tabîî ki Ramazân gittiği için değil, Ramazân ayında tutulan oruçlar sebebiyle günâhlar affolduğu için, büyük sevâp ve ni’mete kavuşulduğu için bayram yapılıyor. Böylece, müslümanların bir arada sevinme ve kaynaşma günleri olan bayramlarla, İslâm toplumunun kültür mîrâsı olan güzel örf, âdet ve gelenekler nesilden nesile aktarılmış olur.

Bayram günleri, Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanından beri, husûsî bir şekilde kutlanmıştır. Bugüne kadar, bütün İslâm devletlerinde, müslümanların birbirleriyle kaynaştıkları, küs olanların barıştıkları, fakîr-fukarâ, garîp-gurabâ ve yetîmlerin sevindirildikleri, akrabâ ve tanıdıkların ziyâret edildiği bayram günleri, özel bir sûretle kutlanarak gelmiştir.

Bilindiği gibi bayram günlerinde herkes, temiz giyinir. Çocuklara yeni elbiseler alınır. Fakîr, öksüz ve yetîmler sevindirilir. Ekseriyâ, Bayram namazından sonra kabirler ziyâret edilir, geçmişlerin, akrabâ ve dîn büyüklerinin rûhları için Kur’ân-ı kerîm okunur, duâ edilir ve sadakalar verilir. Daha sonra da, âile büyükleri, dost, akrabâ, arkadaş ve tanıdıklar ziyâret edilir. Çocuklar babalarının ve âile büyüklerinin, gençler de yaşlıların ellerini öperler. İslâmiyetin izin verdiği ölçüler içinde neş’elenilir ve latîfeler yapılır.

Hadîs-i şerîfte; “Allahü teâlâ, Ramazanda dört sınıf insan hariç, herkesin günahlarını affeder. Bunlar; içki içmeye devâm eden, ana-babasına âsî olan, sıla-i rahmi terkeden, mü’min olmaktan ümîdini kesendir” buyuruldu. Eğer bunlar tevbe ederlerse, Allahü teâlâ onların günahlarını da affeder. Ne mutlu günâhlardan sakınarak oruç tutanlara! Bunlar, asıl bayramı âhirette yapacaklardır.


.....................oOo........................


Sevgili Peygamberimiz buyurdu ki:

“Bir kimse, Ramazân ayında oruc tutmayı farz (ya’nî vazîfe) bilir ve orucun sevâbını, Allahü teâlâdan beklerse, geçmiş günâhları afv olur.” [Sahîh-i Buhârî]

Ramazân-ı şerîfte tutulan oruç, şâyet hâlis bir niyetle tamâmlanırsa ona verilecek manevî ecir ve sevâba, insanlarca bir ölçü ve sınır konulmasına imkân yoktur. Çünkü Cenâb-ı Hak, “Oruç sırf benim için edâ edilen bir ibâdettir, onun mükâfâtını da ancak ben takdîr ederim” buyurmuştur.

Ramazan ayı boyunca insan, aslında ferdî ve sosyal olgunluğa erişmek için çok ciddî ve zor bir imtihândan geçer. Ramazan orucuyla, nefsânî arzûlarını, behîmî duygularını yenerek bu imtihândan yüz akıyla çıkanlar, Bayramı gerçek anlamda hak etmiş olurlar.

Ramazan ayında faydalı ve güzel işleri yapmaya alışan insan, yavaş yavaş kötülüklerden nefret etmeye, âdetâ meleklik vasfıyla vasıflanmaya da başlar. Önemli olan Ramazandan sonra da aynı alışkanlıkları sürdürmek ve bunları kalıcı hâle getirmeye çalışmaktır.

Âdil Halîfe, âlim ve velîlerden Ömer bin Abdülazîz hazretleri buyurdu ki:
“Senede dört geceye dikkat edip, ibâdetle geçirmek lâzımdır. Allahü teâlâ o gecelerde rahmetini saçar. Bu geceler, Recebin ilk cuma gecesi, Şâbanın onbeşinci gecesi, Ramazanın yirmi yedinci gecesi ve Ramazan bayramı gecesidir.”

Hazret-i Ali Efendimiz de, yılda dört geceyi tamâmen ibâdetle geçirirdi.

Bu geceler, Receb-i şerîfin ilk gecesi, Ramazân bayramı ve Kurbân bayramı geceleri ve Şâban-ı şerîfin onbeşinci gecesidir.

Görüldüğü gibi, kullarına, ana-babanın evlâdına olan şefkatinden daha şefkatli ve merhametli olan yüce Rabbimiz, ni’metlerini senenin her tarafına serpiştirmiştir.
Dînimize göre, bayram ikidir. Birincisi, Arabî aylardan Şevvâl ayının birinci günü “Ramazân Bayramı”; ikincisi, Zilhicce ayının onuncu günü “Kurbân Bayramı”dır. Bilindiği gibi Ramazan bayramı üç gün, Kurban Bayramı ise dört gündür.

Peygamber Efendimiz Medîne’ye hicret edince, Medînelilerin Câhiliye âdetlerinden kalma bayramları kutladıklarını gördü ve onları îkâz etti; “Allahü teâlâ, size onlardan daha hayırlı iki bayram (Ramazân ve Kurbân Bayramlarını) ihsân etti” buyurdu.

Ayrıca İslâm büyükleri, bir Müslümânın Allahü teâlânın emirlerine uyup, yasaklarından sakınarak, günâh işlemeden, harâm lokma yemeden geçirdiği günleri de bayram kabûl etmişlerdir.

Müslümânlar bayram günlerine ayrı bir önem verirler. Zîrâ bu günler, günâhların affedildiği, birlik ve berâberlik duygularının pekiştirildiği, yoksulların sevindirildiği günler olması bakımından neş’e ve sevinç kaynağıdır.

Evet bayram günleri, günâhların affedildiği, rahmet kapılarının açıldığı günlerdir.
Yine bayramlar; Müslümânların birbirleriyle kaynaştıkları, küs olanların barıştıkları, fakîr ve yetîmlerin sevindirildiği neş’e ve sevinç günleridir. Ramazân gittiği için değil, günâhlarımız affolup nimete kavuştuğumuz için bayram yapıyoruz. Ramazândaki sevâplar bilinseydi, her günün Ramazân olması istenirdi. Hadîs-i şerîfte, “Ramazandaki özel sevâplar bilinmiş olsaydı, bütün yılın Ramazân olması istenirdi” buyuruldu.

Bayram öncesinde, yiyecek, giyecek ve temizlik gibi hâzırlıklar yapılır. Bayram günlerinde herkes, temiz giyinir. Çocuklara yeni elbiseler alınır. Fakîr, öksüz ve yetîmler sevindirilir.

Çocuklar, gençler, olgunlar ve yaşlılar grup grup câmilere doluşurlar, büyük bir huşû içerisinde namazlarını edâ ederler.

Bayram namazından sonra bütün Müslümânlar birbirlerinin bayramlarını tebrîk ederler, daha sonra âile büyükleri, akrabâ, dost, arkadaş, komşular ve tanıdıkları ziyâret ederek büyüklerin ellerini öpüp duâlarını alırlar. Bayramlar sevgi ve saygının artmasına vesile olur.

Bayram namazından sonra, kabirler ziyâret edilir; geçmişlerin, akrabâ ve dîn büyüklerinin rûhları için Kur’ân-ı kerîm okunur, duâ edilir ve sadakalar verilir.
Bayramlarımızdaki güzel âdetlerimizden biri de, yetîmler, fakîrler, garîpler ve çocukların sevindirilmesi, yardıma muhtaç kimselere yardım ellerinin uzatılması, ictimâî yardımlaşma ve dayanışmanın tezâhür etmesidir.

Dînî bayramlar, milletimizin birlik ve beraberliğine ve dargınların, küskünlerin barışmasına vesile olduğu gibi, ölülerimizin bile sevinmelerine sebep olmaktadır. Çünkü kabirler ziyâret edilmekte, rûhlarına Fâtiha, diğer sûre ve duâlar gönderilmektedir.

Bayram günlerinde, evlerden kaçmamalı, gelen misâfirlerlere izzet-ikrâmda bulunmalı; akrabâyı, dostları ziyâret etmeli, bayramlarını tebrîk etmelidir. Çocuklar sevindirilmelidir. Bilhâssa, yetîm, kimsesiz çocuklar aranıp bulunmalı, bayram sevincinden mahrûm bırakılmamalıdır.

Bayram günlerinde, karşılaştığı müminlere güler yüzle selâm vermek, fakîrlere çok sadaka vermek, İslâmiyete doğru olarak hizmet edenlere yardım etmek, dargınları barıştırmak, akrabâyı, dîn kardeşlerini ziyâret etmek, onlara hediye götürmek sünnettir. Görüldüğü gibi, bunlar cemiyet hayâtı için son derece lüzûmlu husûslardır.

dindersi

Mesaj Sayısı : 90
Kayıt tarihi : 25/05/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz